FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU

FIRAT YILMAZ ÇAKIROĞLU

İl İZMIR
İlçe -
Doğum Tarihi 01-01-1991
Şehadet Tarihi 20-02-2015
Kabir Adresi İZMİR/BORNOVA PINARBAŞI MEZARLIĞI

Hayat Hikayesi

Eskiden Fırat bir nehirdi. 2015’den beri ise; bir destanın adı oldu. Bu destanın kahramanı Fırat Yılmaz Çakıroğlu’dur. Fırat Yılmaz Çakıroğlu, 30 Aralık 1990 günü Konya Akşehir’de dünyaya gelmiştir. Lakin dönem kaybetmemesi için ailesi 01 Ocak 1991 tarihinde nüfusa kaydettirmişlerdir. Annesi Özlem Erdem ve babası Fuat Çakıroğlu’nun evinin tek neşesi, tek evlatlarıdır. Çocukluğunda önce İzmir’e yerleşmişler daha sonra ise; annesinin öğretmenlik görevi nedeniyle Diyarbakır’a yerleşmişlerdir. Burada ilk öğrenimini tamamlamış, herkesle çok iyi anlaşan, zeki, eğlenceli bir çocuk olarak göze çarpmıştır. Ayrıca da iyi bir sporcudur. Önceleri basketbol ile sonraları da boks ile ilgilenmiştir. 2004’te annesi Almanya’ya gitmiş, Fırat’ı da yanında götürmek istemiştir. Lakin o, babasıyla kalmayı tercih etmiş, daha sonra ise Almanya’ya gitmiştir. Orada kendini yabancı hissetmesi nedeniyle geri dönmüş, açık öğretim lisesini bitirerek üniversite için çalışmaya başlamıştır. Çok iyi bir tarihçi olmak istemektedir. Çok meraklıdır. Her yönden kendini geliştirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle ilk sene istediği bölüm olan tarihin gelmemesi nedeniyle sınava bir daha hazırlanmış, ikinci senesinde İzmir Ege Üniversitesi Tarih bölümünü kazanmıştır. Hayatının dönüm noktası bu okulu kazanmak olmuştur. Fırat Yılmaz Çakıroğlu, Ege Üniversitesine başlarken tek bir hayal için uğraşmaktadır. “Tarih okuyup akademik alana yöneleceğim” Lakin okula girdiği ilk zamandan beri kendini bir mücadelenin içinde bulur. Okulda bölücü terör örgütü PKK’nın sempatizan ve örgüt elemanları okul bahçesinde stant açarak bebek katilinin ve paçavralarını asmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti içerisinde bölücü propaganda yapmak, bu devleti kanıyla kuran milletimizve bu uğurda hala da hayatını veren şehitlerimiz varken bu standı yıkmak şarttı. Fırat Yılmaz Çakıroğlu’da bunu yaptı. Standı tekmeleyerek yıktı. Ve bayrağı kirletmedi, lekeletmedi yere düşürmedi. Bu mukaddes davayı bu hareketiyle omuzladı. Tabi bu hareket onu teröristlerin bir numarali hain yapmasına neden oldu. Bu hareketinden sonra Ülkü Ocakları ile tanıştı. İçerisinde aktif görev aldı. Bu durum teröristleri iyice kızdırmaktaydı. Çünkü ülkücüler bu vatanın öz evlatlarıydı. Onlar ise; gayrimeşru çocuklar…             Ege üniversitesinde karşıt görüş diye bir şey yoktu. Vatansever ve Terörist bölücüler vardı. Vatanseverler bu vatansızlara meydan vermemek için bu mücadeleye kalkıştı. Çünkü buradakiler yalnız bir öğrenci değildi. Bahar döneminde kandile eğitime gidip çatışmalara gidip kış döneminde tekrar okula dönüyorlardı. Bir nevi bu mücadele dağda verilenle aynıydı.             Fırat Yılmaz Çakıroğlu, hiçbir zaman yılmadı, susmadı, pusmadı. O, Atatürk’e hakaret edildiği için çeşitli sivil toplum örgütleriyle birleşerek Atatürk ve Bayrak için yürüyüş yaptı. En önde yürüdü. Burada basın açıklaması yaptı. Bu açıklama aslında davasının özetiydi. “Bugün burada, azınlığın çoğunluğu tahakkümü altına aldığı bir ortam var. Maalesef bugün burada bu duruma ses çıkaran vatan evlatları bu kadarla sınırlı. Biz, biliyorsunuz “Ege’de Terörist İstemiyoruz” sayfasını Ülkü Ocaklarının Üniversite Teşkilatı olarak kurduk. Burada toplanmamızın hiçbir siyasi gayesi yoktur arkadaşlar. Burada bize eşlik eden arkadaşlara, hepinize gönülden teşekkür ediyorum. Basın açıklamasına geçiyoruz arkadaşlar hepinize tekrardan teşekkür ediyorum. Bu mücadeleyi 20 kişi kalsak da bu şerefsizlere, vatan hainlerine karşı yürüteceğiz Allah’ın izniyle. Rektörlüğün (Candeğer Yılmaz), Özel Güvenliğin, Emniyet’in de üzerine görev olan sorumlulukları yerine getirmediği apaçık ortadadır. Devlet iradesi, hiçbir şekilde Ege Üniversitesinde tezahürünü gösterememektedir. Devlet iradesi diye bir şey Ege Üniversitesinde yoktur. Bu teröristlerle mücadele etmek kolluk kuvvetlerinin asli görevidir, onlar bu görevi yerine getirmedikleri için biz vicdani olarak bunu kendimize şart koştuk ve bir şekilde mücadele etmeye çalışıyoruz. Bunu da herkes bilsin, mücadelemizden yılmayacağız arkadaşlar.” Bu açıklama sonrası tamamen hedef haline gelmişti. Artık karalama kampanyaları, resminin basılı bir şekilde ölüm tehditleri artmıştı. Fırat ise; bunlara “Allah var gam yok” diyerek cevap veriyordu. Onu korkutamıyorlardı. Gözü pekdi. Haksızlığa gelemezdi. Bu nedenle de onu korkutarak değil ancak pusuya düşürüp kahpelik yaparak kurtulacaklarını düşünüyorlardı. Öyle de yaptılar. Fırat Yılmaz Çakıroğlu 4.sınıf öğrencisiydi. Mezun olmak için son sınavlara girecekti. Başarılı bir öğrenciydi. Geleceğin öğretmeni, akademisyeni, belki de ünlü ce önemli bir tarihçisiydi. Ama o geleceğin kahramanı oldu. Tarihi kendi yazdı. 20 Şubat günüydü. Okula gelmişti. Sınava girecekti. Sınava polis eşliğinde girdi. Sınav sonrası edebiyat fakültesinin bahçesinde teröristler onu beklemekteydi. Onu okul kantinine doğru çektiler. Tabi Fırat gözü kapalı girdi. Canının derdinde değildi. Tek derdi vatandı. Onu oracıkta 6 ölümcül yerinden bıçakladılar. Nurullah Semo denilen bir vatansız vardı başlarında. Fırat,  yaralanmıştı ama yere düşmedi. Tıpkı Kürşad misali yürüyerek başı dik dışarı çıktı. Sandalye ’ye oturdu. Başına ülküdaşları toplaştı. Kahpelik ise; bu hain pusuyla sona ermemişti. Teröristler ambulansın Fırat’a gitmesini engelledi. Sağlık görevlilerini dersliğe kilitledi. İkinci ambulans 45 dakika annesi Özlem Hanım’ın  ifadesiyle de 25 dakika sonra geldi. Lakin çok kan kaybetmişti. Daha fazla hayata tutunamadı ama o bayrağı da yere düşürmedi. Onun sayesinde üniversitelerdeki terör ilk defa fark edildi ve önlem alındı. Artık Ege Üniversitesi’nin her yerinde şanlı bayrağımız dalgalanmakta. Belki hayatının baharında şehadete erdi, lakin geriye hayallerini gerçekleştirecek milyonlar bıraktı. Adını türküler, ağıtlar, şiirler, romanlar yazıldı. Filimler çekildi. Çünkü Fırat Yılmaz Çakıroğlu, bir mücadelenin adıydı ve bu mücadele ilelebet sürecektir. Fırat Yılmaz Çakıroğlu’da son ülkücü şehidimiz olarak kalacaktır. Annesi Özlem Hanım; bir öğretmen arkadaşının Fırat’a “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusunu yönelttiğini anlatıyor. Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun cevabı ise; yürekleri dağlıyor: “Ben büyüyünce şehit olacağım” Bu diyalog henüz 5 yaşındayken konuşuluyor ve şehadetiyle daha çok anlam buluyor.      



Kabir Konumunu Haritada Görüntüle
Kabir Resmi